Güncel Yazılar
Ana Sayfa / Günlük Dualar / Duanın Önemi ve Duanın Dinimizdeki Yeri

Duanın Önemi ve Duanın Dinimizdeki Yeri

Duanın Önemi ve Duanın Dinimizdeki Yeri :

Dua, Allahü tealaya yalvararak muradını istemektir. Allahü teala, dua eden Müslümanı çok sever. Dua etmeyene gadap (öfke, hiddet) eder. Dua müminin silahıdır. Dinin temel direklerinden biridir. Yerleri, gökleri aydınlatan nurdur. Dua, gelmiş olan dertleri, belaları giderir. Gelmemiş olanların da gelmelerine mani olur. Allahü teala, “Bana halis kalp ile dua ediniz! Böyle duaları kabul ederim” buyurdu. Bunun için, dua etmek, namaz, oruç gibi ibadettir.

Duanın Önemi
Duanın Önemi

Allahü teala, “Bana ibadet yapmak istemeyenleri, zelil ve hakir yapar, Cehenneme atarım” buyurdu. Allahü teala, her şeyi sebep ile yaratmakta, nimetlerini sebeplerin arkasından göndermektedir. Zararları, dertleri def’ için ve faydalı şeyleri vermek için de, dua etmeyi sebep yapmıştır. Hadis-i şeriflerde buyruldu ki: “Dua, ibadetin aslı ve özüdür. Allah katında duadan makbul bir şey yoktur. Dua yetmiş türlü kazayı önler. Ömrün bereketini artırır.” “Kaza, ancak ve yalnız dua ile durdurulur.” “Dua, ibadetin aslı ve özüdür. Allah katında duadan makbul bir şey yoktur. Dua 70 türlü kazayı önler. Ömrün bereketini artırır.” “Allahü tealanın katında duadan daha makbul ve kıymetli bir şey yoktur.” İmam-ı Rabbani hazretleri, “Dua, kazayı, belayı defeder” buyurdu. Duanın yapılması mukadderata bağlıdır. Takdirde dua varsa elbette yapılır. Duanın belayı önlemesi kaza ve kaderdendir. Nitekim Peygamberimiz, “Kader, tedbir ile, sakınmakla değişmez. Fakat kabul olan dua, o bela gelirken korur.” buyurmuştur. Peygamber efendimiz, “Allahü tealaya günah işlemeyen dil ile dua edin!” buyurunca, böyle bir dilin nasıl bulanacağı soruldu. Bunun üzerine “Birbirinize dua edin! Çünkü ne sen onun, ne de o senin dilinle günah işlemiştir” buyurdu. Yine buyurdu ki: “Duanın kabul olması için iki şey gerekir. Duayı ihlas ile yapmalıdır. Yediği ve giydiği helalden olmalıdır. Müminin odasında, haramdan bir iplik varsa, bu odada yaptığı dua kabul olmaz”

DUANIN KABUL EDİLMESİNİN ŞARTLARI

1- Düzgün bir imana, Ehli sünnet itikadına sahip olmalıdır.

Ehli sünnete göre; İman artmaz ve azalmaz. Büyük günah işlemekle iman gitmez. Gayba iman esastır. Allahü teala Cennette görülecektir. Ameller (İbadetler) imandan parça değildir. Amelde dört mezhebe birine tabi olmak şarttır. Eshab-ı kiramın ve ehl-i beytin ve Peygamberimizin zevcelerinin hepsini sevmek şarttır. Dört halifenin üstünlükleri, hilafet sırasına göredir. Namaz, oruç, sadaka gibi nafile ibadetlerin sevabını başkasına hediye etmek caizdir. Miraç; ruh ve beden olarak yapılmıştır. Evliyanın kerameti haktır. Şefaat haktır. Mest üzerine mesh caizdir. Kabir suali vardır. Kabir azabı ruh ve bedene olacaktır. İnsanları ve işlerini de Allahü teala yaratır. İnsanda irade-i cüz’iyye vardır. Rızık, helalden de olur, haramdan da olur. Velilerin ruhları ile tevessül edilir ve onların hatırına dua edilir. Hadis-i şerifte, “Bid’at ehlinin duası ve ibadetleri kabul olmaz.” buyruldu.
2- Farzları yapıp haramlardan, kul hakkından sakınmalıdır! İbrahim-i Edhem hazretlerine sordular : “ Allahü teala, “Ey kullarım! Benden isteyiniz! Kabul ederim, veririm” buyuruyor. Halbuki, istiyoruz, vermiyor? “ Bunlara şöyle cevap verdi: “Allahü tealayı çağırırsınız, Ona itaat etmezsiniz. Peygamberini tanırsınız, Ona uymazsınız. Kur’an-ı kerimi okursunuz, gösterdiği yolda gitmezsiniz. Cenab-ı Hakkın nimetlerinden faydalanırsınız, Ona Şükretmezsiniz. Cennetin, ibadet edenler için olduğunu bilirsiniz, hazırlıkta bulunmazsınız. Cehennemi, asiler için yarattığını bilirsiniz, Ondan sakınmazsınız. Babalarınızın, dedelerinizin ne olduklarını görür, ibret almazsınız. Ayıbınıza bakmayıp, başkalarının ayıplarını araştırırsınız. Böyle olan kimseler, üzerlerine taş yağmadığına, yere batmadıklarına, gökten ateş yağmadığına Şükretsin! Daha ne isterler? Dualarının neticesi, yalnız bu olursa, yetmez mi? Evet, Allahü teala, Mümin suresinin altmışıncı ayetinde, “Dua ediniz, kabul ederim”, isteyiniz, veririm buyuruyor. Fakat, duanın kabul olması için, beş şart vardır: Dua edenin müslüman olması, Ehl-i sünnet itikatında olması, haram işlemekten, bilhassa haram yemekten, içmekten sakınması, farzları yapması, bilhassa beş vakit namaz kılması, Ramazan oruçlarını tutması, zekat vermesi, Allahü tealadan istediği şeyin sebebini öğrenip, bunu araması lazımdır. Allahü teala, her şeyi bir sebep ile yaratmaktadır. Bir şey istenince, o şeyin sebebini gönderir ve bu sebebe tesir ihsan eder. İnsan bu sebebi kullanıp, o şeye kavuşur. Evliyasının hatırı için, adetini bozarak, bunlar dua edince veya Evliyayı kiram vesile edilerek dua edilince, bunlara “Keramet” olarak, sebebe hacet kalmadan, doğruca istenileni verir.” Abdülhalık Goncdüvani hazretleri, duası makbul bir zat idi. İnsanlar, duasını alabilmek için uzak yerlerden gelirlerdi. Bir gün birisi gelip: – Efendim, son nefeste selametle gidebilmemiz için dua buyurun, dediğinde; – Her kim farzları eda ettikten sonra, dua ederse duası kabul olur. Sen farzdan sonra dua ederken bizi de hatırlarsan biz de seni hatırlarız. Bu durum hem sizin, hem de bizim için duanın kabul olmasına vesile olur, buyurdu. Allahü teala, evliyasının dualarını kabul edeceğini Kur’an-ı kerimde bildirmektedir. Hadis-i şerifte de, “Saçları dağınık ve kapılardan kovulan öyle kimseler vardır ki, bir şey için yemin etseler, Allahü teala onları doğrulamak için o şeyi yaratır” buyuruldu. Sa’d bin Ebi Vakkas hazretleri Peygamber efendimize dedi ki: – Ya Resulallah, dua buyur da, Allahü teala, benim her duamı kabul etsin. Cevabında buyurdu ki:
– Duanızın kabul olması için helal lokma yiyiniz! Çok kimse vardır ki, yedikleri ve giydikleri haramdır. Sonra ellerini kaldırıp dua ederler. Böyle dua nasıl kabul olunur? Diğer hadis-i şeriflerde buyuruldu ki: “Haramdan sakının! Midesine haram lokma girenin kırk gün duası kabul olmaz.) “On dirhemlik elbisenin bir dirhemlik kısmı haram kazançtan gelse, o elbise ile kılınan namaz kabul olmaz.” “Şarap içenin namazı kırk gün kabul olmaz.” “Haramdan sakının! Çünkü midesine haram lokma giren kimsenin kırk gün duası kabul olmaz.” “Çok kimse vardır ki, yedikleri ve giydikleri haramdır, sonra ellerini kaldırıp dua ederler. Böyle dua nasıl kabul edilir?”
3- Kıymetli vakitlerde dua etmelidir Cuma günü ve gecesi, ezan vakti, ezan ve ikamet arası, her günün seher vakti, gecenin ikinci yarısı, Recep’in ilk gecesi, Şaban’ın on beşinci gecesi, Bayram geceleri, Arife günü, Ramazan gün ve geceleri, iftar zamanı, her günün zeval vakti, Cuma günü öğle ile ikindi arası kıymetli vakitlerdir. Bu vakitleri ganimet bilmelidir. Hastalık hali, aile ve vatanının dan uzak kalındığı zaman, farz namazlardan sonra, İhlas suresi okunduktan sonra, yağmur yağarken, düşmanla karşı karşıya gelince, oruçlu olduğu zaman, kalbinde incelik hissettiği anda dua etmelidir. Çünkü kalp deki incelik rahmet kapısının açık olduğuna işarettir. Rabbimiz, seher vakti, “Dua eden yok mu kabul edeyim!” buyurur. Şerefli hallerde, mesela yağmur yağarken, oruçlu veya hasta iken dua etmeli! Hadis-i şeriflerde buyuruldu ki: “Dertli müminin duasını ganimet bilin!” . “Beş vakit farz namazdan sonra yapılan dua kabul olur” “Gecenin son üçte birinde, dünya semasını rahmetiyle dolduran Allahü teala buyurur ki: İstiğfar eden yok mu, onu mağfiret edeyim. İsteyen yok mu, istediğini vereyim, duasını kabul edeyim.” “Oruçlunun duası ret olunmaz.” “Üç dua vardır ki, Bunların kabul edileceğinden şüphe yoktur. Mazlumun duası, misafirin duası ve babanın evladına duası “
4- Kabul edileceğine inanarak dua etmelidir. Allahü teala, Kur’an-ı kerimde “Dua edin, kabul edeyim” buyuruyor. Duanın kabul edileceğinden şüphe etmemelidir. Şartlarına riayet edilip edilmediğinden şüphe etmelidir. Peygamber efendimiz: “Allahü tealaya, kabul edileceğine tam inanarak dua ediniz! Biliniz ki, Allahü teala gafil bir kalp ile yapılan duayı kabul etmez.” “Dua ettim kabul edilmedi demedikçe, dua kabul edilir” buyurdu. Kur’an-ı kerimin ve duanın tesir etmesi için bazı şartların gözetilmesi gerekir. Okuyanın veya yazanın ve hastanın buna inanması, hastanın zararlı olan gıdalardan, şüpheli ilaçlardan perhiz etmesi, sıcaktan ve soğuktan sakınması
gerekir. Okuyanın, itikadının bozuk olması, haram işlemekten, kul hakkından sakınması, haram ve habis şey yiyip içmemesi ve karşılık olarak ücret almaması şarttır. Hadis-i şeriflerde buyuruldu ki: “Allahü teala, duanızı kabul eder. Dua ettim, hala duam kabul olmadı diye acele etmeyiniz! Allah’tan çok isteyiniz! Çünkü kerem sahibinden istiyorsunuz.” “Dua ettim, duam kabul olmadı diye acele etmeyin! Allahtan çok isteyin! Çünkü kerem sahibinden istiyorsunuz.” “Dua eden, üç şeyden hali değildir: Ya günahı af olur veya hemen hayırlı karşılığını görür, Yahut ahirette mükafatını bulur.” “Rabbiniz, şüphesiz haya ve kerem sahibidir. Kulları ellerini kaldırıp kendisinden bir şey istedikleri zaman, onların ellerini boş çevirmekten haya eder.” “Duada acele edilmezse, dua kabul olur.” Duada acelenin nasıl olduğu sorulunca Peygamber Efendimiz “Dua ettim de kabul edilmedi demektir” buyurdu. Allahü teala, dua edenleri, sağlık ve selamet isteyenleri sever. Dua edip de duası dünyada kabul edilmeyenlere, Kıyamet günü Allahü teala, “Bu senin falan zamanda ettiğin duadır. O duanın yerine sana şu sevapları veriyorum” buyuracak, o kadar çok sevap verecek ki, o kimse, “Keşke dünyada hiçbir duam kabul olmasaydı da, bugün onların karşılıklarını görseydim” diyecektir.
5- Bela gelmeden önce çok dua etmelidir. Dua, sıkıntılı zamanlarda, bela geldiğinde değil her zaman edilmelidir. Sevgili Peygamberimiz, “Şiddet anında duasının kabul edilmesini isteyen kimse, refah zamanında çok dua etsin!” buyurmuştur. Üstad Ebu İshak hazretlerinden dua istediler. Dua etti. Duasının kabul edildiğini gören bir talebesi, “Efendim, bu duayı bana da öğretin, ihtiyaç halinde ben de edeyim” dedi. Üstad da, “Bu duanın kabul edilmesinin sebebi, otuz yıldır kıldığım namazlar ve devamlı ettiğim dualar ve haram lokmadan sakınmam dır.” buyurdu.
6- Sebeplere yapışmalıdır Allahü tealanın adet-i ilahiyyesine uymadan, sebeplere yapışmadan, çalışmadan dua etmek, Allahü tealadan mucize istemek demektir. Müslümanlıkta, hem çalışılır, hem de dua edilir. Önce sebebe yapışmak, sonra dua etmek lazımdır. Kur’an-ı kerimde Allahü teala daima çalışmağı emretmektedir. İnsan bütün gayreti ile çalışacak, bütün zahiri sebeplere yapışacak, ancak ondan sonra Allahü tealadan isteyecektir. Çalışmadan önce değil, çalışırken, başarabilmek, kazanmak için, Rabbine yalvararak, Ondan yardım bekleyecektir Hadis-i şerifte buyruldu ki: “Çalışmadan dua eden, silahsız harbe giden gibidir.” Adet-i ilahiyyeye uymak, sebeplerini aramak, bulmak için çalışmak lazımdır. Şartlarına uyarak çalışana, elbet verilir. Dilediğine, çalışmadan da, ihsan eder. Fakat sebeplere yapışma mızı emretmektedir.
Hadis-i şerifte buyruldu ki: “Bir Müslüman Yunus aleyhisselamın balığın karnında iken ettiği duayı okuyup, onunla dua ederse, duası kabul olur.” “Birinize dert ve bela gelince, Yunus Peygamberin duasını okusun! Allahü teala Onu muhakkak kurtarır.

Dua şudur: “Lâ ilâhe illâ ente sübhâneke innî küntü minezzâlimîn

Duanın Önemi ve Duanın Dinimizdeki Yeri
Duanın Önemi ve Duanın Dinimizdeki Yeri

Hakkında: admin

admin

Bir Cevap Yazın

E-posta hesabınız yayımlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir